30.8.11

Everybody Loves a Blogger

Bu postu tüm bloggerlara armağan ediyorum. Herkese mutlu bayramlar!
I'm in love with a blogger yazan üstüm ablamın hediyesi; Pull&Bear, ayakkabılarım Zara
Gözlüğüm Marc by Marc Jacobs, Kırmızı pantolonum ise Bershka

27.8.11

Night Out

Hem çok gezip tozan hem de işini iyi yapan bir blogger olmak çok da kolay bir şey değil. O yüzden bunu yapanları takdir ediyorum! Ben hala daha yaza doyamamış bir şekilde oradan oraya savrulurken elimden geldiğince burayla da ilgilenmeye çalışıyorum fakat her hafta aynı performans olmuyor tabii. Yerleşik hayata geçince, yani İzmir'e dönünce kendimi bir şekilde affettiririm artık :) Bu arada herkesin eleştirdiği bir şeye değinmek istiyorum: suratsızlığım! Yapı olarak çok neşeli cıvıl cıvıl bir insan olmamamın yanı sıra, bir nevi küçük moda çekimleri olan kıyafet paylaşımlarında hatıra resmi havasında tebessümler yaratmak pek içimden gelmiyor. Tabii ki gülmek güzel bir şey ve herkese yakışır, bende hiç yapmıyor değilim zaten. Sürekli gül biraz,niye bu kadar mutsuzsun tarzında yorumlar aldığım için korkuyorum diyeceğim ama bu postun resimleri de somurtkan, pek inandırıcı olmayacak! Siz en iyisi ne giymişim ona bakın :)
Elbise: See by Chloé
Çanta: Jimmy Choo
Ayakkabı: Gucci

25.8.11

Heart or Finger Up?

Bu mini-postu Paris fotoğraflarına şortuma özel yorum bırakanlar için hazırlıyorum :) Kalpli şortumu beğenenler için onu yeniden giydim. Kot şortum geçtiğimiz yıldan; Zara, Heidi Klum baskılı t-shirt Londra, Portobello Market tezgahlarından. Fosforlu pembe sandaletlerim ise Chloé. Oldukça basit ama beni yansıtan bir outfit oldu! Zaten yazın şort&tshirt ikilisinden daha iyi ne var ki? ;)

24.8.11

Don’t You Know Who I Am?

Bugüne kadar sıklıkla incelememe rağmen, blogda beğendiğim bir editorial paylaşmamıştım. Fakat bu kadar yaratıcı ve iyi styling yapılanını görünce neden bir ilk olmasın dedim :) Modanın öncü markalarının kış koleksiyonlarını ikonik moda figürleriyle birleştirmek kesinlikle dahiyane. Böyle stylingleri bizim dergilerde de görsebilsek keşke!






Robert Trachtenberg for Tatler August 2011
fashion editor: Anna Bromilow

23.8.11

L❤VE


wearing: Mango t-shirt, Topshop leggins & Vivienne Westwood for Melissa shoes

19.8.11

Tiffany Charms

Tiffany&Co bileziğimi ilk aldığımda hayalim ona her yıl bir uç eklemekti. Fakat nedense bu düşüncemi hiç gerçekleştiremedim! Aynı resimdeki gibi, kuru kuru duruyor bileziğim. Her ne kadar onu bu haliyle de severek kullansam da, birkaç charm eklesem biraz daha beni yansıtır diye düşünüyorum. Biraz renk katmak için seçtiklerimi burada da paylaşmak istedim. Doğum günümde (22 Aralık) herkes birer tane alsa, bileziğim neşe dolsa fena olmaz diyorum :) Umarım mesaj yerine ulaşmıştır! 



18.8.11

J'♥ PARIS

Geçtiğimiz hafta nerede olduğumu artık açıklıyorum! Başlıktan da anladığınız üzere Paris'e gittim. Yalnız benim gezim pek turistik olmadığı için Tour Eiffel fotoğraflarındansa yediğim tatlılarla karşılaşacağınız için şimdiden uyarıyorum :) Paris; benim özlediğim, dilini konuştuğum, havasına hakim olduğum bir şehir olduğu için her gidişimde ayrı keyif alıyorum. Ağustos ayı da hava açısından gerçekten çok başarılı bir zamanlama oldu. Buradaki sıcaklardan sonra serinlik ve biraz da olsa üşümek çok iyi geliyor. Otelimiz St Germain'deydi-ki en sevdiğim bölgelerin başında gelir, bu yüzden çok fazla metroya ihtiyaç duymadan rahatça gezebildim. Saint Germain, cafeleri ve butikleriyle dolaşmak için oldukça keyifli bir yer. Herkesin bildiği Café de Flore tarafı dışında ara sokaklarında keşfedilecek bir sürü mağaza ve brasserie var.İlk gün otele yerleşip çıkmam öğleden sonrayı bulduğu için, Café de Flore'dan daha çok sevdiğim Les Deux Magots'da bir şeyler atıştırıp St Germain sokaklarında kayboldum. Bunun dışında kalan iki günümü de Rue Saint Honoré,Place Vendôme,Le Marais ve tabii ki Printemps ve Galeries Lafayette'in bulunduğu Boulevard Haussmann'da geçirdim. Paris denince ilk akla gelen efsanevi patisserie La Durée, sanırım bu seyahatimde en sık uğradığım yer oldu. Rue Royale şubesi, ilk yeri olduğu için ben en çok oradakini seviyorum. Eski yapısını koruması, çay keyfini daha nostaljik bir hale getiriyor. Bunun dışında; bir Paris klasiği olan antrikotu iki gece üst üste yediğimi itiraf etmeliyim. Anlayacağınız tarihi-turistik yerler yerine yemek ve tabii biraz da (!) alışverişe dayanan bir seyahat oldu. Bir Pınar klasiği! ;)
Favorilerim: Pistache ve Pétale de Rose
Notre Dame
bu takıların hepsini yemek istiyorum.
macaron kolyeye aşık oldum!
Christian Louboutin mağazasının kapısı,çok orijinal değil mi?
Macaronlardan sonraki favorim no1: Ispahan
no2: Saint Honoré
Fransa bayrağındaki 3 rengin temsil ettiği kavramlar: özgürlük,eşitlik ve kardeşlik.
Marais sokaklarında bir fare.
jambon-fromage
PD & CD
çikolata kaplı çilekler dünyanın en güzel şeyi olabilir mi?
Galeries Lafayatte
Champs-Elysées